Ana içeriğe atla

Nitelikli

Klopp - Mourinho karşılasması. | Liverpool - Tottenham Maç Analizi.

  Premier Lig’in 13. Haftasında ligin iki formda takımı karşı karşıya geldi. Uzun zamandır evinde yenilmeyen Liverpool, Tottenham’ı ağırladı. Bu sezon tüm Top-6 maçlarında puan almayı başaran Mourinho’nun bu maçta nasıl tercihler yapacağı ve Klopp’un nasıl karşılık vereceği merak konusuydu. Maçı son dakikada koparmayı başaran son şampiyon Liverpool, bu galibiyetle birlikte liderlik koltuğuna oturmayı başardı. Maçın kısa bir analizini yapalım.   Kadrolar. Ev sahibi Liverpool klasik 4-3-3 dizilişi ile sahaya çıktı.   Jürgen Klopp geçen hafta puan kaybettikleri Fulham maçındaki kadrodan farklı olarak tek değişiklik yaptı. O maçta sakatlanan Matip’in yerine daha önce Liverpool’un Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı maçlarda dikkatimizi çeken Rhys Williams sahaya çıktı. Son zamanlarda çok fazla sakatlıklarla boğuşan takım, formda olan oyuncusu Jota’yı da kaybetti. Jota’nın sakatlığı ile birlikte takım bir süre 4-4-2, 4-2-3-1 dizilişini kullanamayacak gibi duruyor. Tottenham ise sürpriz yaparak

Bir Başkadır: İstanbul'un iki farklı yüzü

 

Yönetmen & Senaryo: Berkun Oya
Tür: Drama
Oyuncular: Öykü Karayel, Fatih Artman, Funda Eryiğit
Ülke: Türkiye
Kanal: Netflix Türkiye



Netflix’in yeni yerli dizisi Bir Başkadır bambaşka hayatlar yaşayan bir grup insanın yollarının kesişmesiyle değişen yaşamlarını konu alıyor. Bu karakterler ya yeni bir yola yürümek ya da karmaşık bir geçmişle hesaplaşmak zorunda kalacaklar.

Hikâye.

Dizi geçmişten günümüze kadar tüm gerçekleri yüzümüze vuruyor. Gerçek bir Türkiye’yi ele alıyor. Bir tarafta muhafazakâr aile ve mahalle, bir tarafta yalnız ve sahte hayatlar yaşayan modern insanları görüyoruz. Aynı şehirin iki farklı yüzü. Ama iki tarafın da buluştuğu ortak nokta var. Hesaplaşamadığı ya da hesaplaşmaktan kaçıp bastırılan geçmiş yüzünden bu günü zehir ediyorlar. Ya da duygular onların başına bela oluyor. Diziye biraz yakından detaylı bakış atalım…

Dizi muhafazakâr ailede büyüyen Meryem’le açılışı yapıyor. Meryem ablamız zengin ve ne iş yaptığı belli olmayan bir adamın evinde temizlikçi olarak çalışıyor. Gerçekten de Sinan beyin ne iş yaptığını anlamadık. Meryem ablamız birkaç kez bayılma geçirdiği için onu psikoloğa yönlendiriyorlar. Burada da karşımıza zengin ama mutsuz ve yalnız olan Peri ablamız sahneye çıkıyor. Meryem önce Peri ablamıza güvenemiyor ama daha sonra içine bastırdıklarını yavaş yavaş anlatmaya başlıyor. Başı kapalı olduğu için Peri Meryem’e biraz ön yargılı yaklaşıyor. Üstüne Meryem hacı hoca muhabbetlerini anlatınca Peri tamamen olaydan kopuyor. Çünkü Peri ablamızda birçoğumuzda olduğu gibi kapalı kadınlara karşı ön yargı var. Tamamen bizden biri değil mi sizce de? Seanstan sonra Peri ablamız olayı başka psikolog arkadaşına anlatıyor. Kadın da cevabı yapıştırıyor Peri’ye. "Takmış kızın tesettürüne kendisi kafasında çuvalla geziyor haberi yok". Keşke Peri’nin yüzüne söyleseydi Gülbin ablamız ama söylemedi. Oyuncu arkadaşı Melisa Peri’ye kadına karşı ön yargılı olduğunu söyledi fakat ilk önce kabul etmedi. Daha sonra kafası yerine geldi Peri ablamızın.

Bölümler ilerledikçe Meryem’in ailesini görmeye başlıyoruz. Her zaman sinirlenebilen abisi Yasin ve biraz deli biraz psikopata bağlayan yengesi Ruhiye sahneye çıkıyor. Ruhiye geçmişte yaşadıkları yüzünden biraz kafası gitmiş bir ablamız. Bu durum bütün aileyi etkilemiş olmalı ki eşi Yasin her zaman gergin, oğlu İsmail konuşamıyor, Meryem ablamız sürekli bayılıyor. Aile sahnelerini izlediğimde sürekli gerilen bir ben değilimdir herhalde. Hele o köye giderken araba sahnesi. Bir sağ kalabilen kızı Esma ama onun da konuştuğunu pek göremedik. İlk başlarda pek anlamasak da bölümler ilerledikçe Ruhiye’nin geçmişte hesaplaşamadığı bir olay yüzünden bu durumda olduğunu görüyoruz. Daha sonra köyüne gidiyor ve geçmişiyle hesaplaşıyor. Daha sonra mutlu şekilde evine dönüyor. Ruhiye mutlu oldukça aile de mutlu oldu biz de gerilmekten kurtulduk :))

Mahallede herkesin derdini çözen ama kendi derdini çözmekte zorlanan hocamız var. Ali Sadi Hoca. Herkes derdini ona anlatıyor. Namazında niyazında bir hoca. Ama bir kızı var ki herkes için biraz ters köşe olmuştur. Aile yapısı yüzünden kapandığını düşündüğümüz kızımızı önce bir kadınla gece kulübünde görüyoruz. İlk başta pek ihtimal vermesem de bölümler ilerledikçe anladık ki kızımız kadınlardan hoşlanıyormuş. Türk dizisi için biraz iddialı bir durum. Yazarı bu yüzden tebrik etmek lazım. Kızımız Hayrunnisa Konya’da okuyor ve okulu bitirdikten sonra İstanbul’a geri dönüyor. Burada Konya’daki kadar rahat ilişki yaşayamayınca Konya’ya geri dönmeye karar veriyor. Kadın babasının yanından başını açarak ayrılıyor ama babası hiç tepki göstermiyor. Bu sahne için de alkışlamak lazım çünkü pek gördüğümüz bir şey değil bence.

Değinmek istediğim son bir konu da Nesrin Cavadzade’nin oynadığı Melisa karakteri. Melisa bir dizi oyuncusu. Oynadığı diziden bahsederken dizide para için oynadığını ve berbat dizi olduğunu söylüyor. Ve kötü dizilerin tuttuğunu savunuyor. Melisa’nın dizisi yayınlanırken diğer kanalda da Çukur dizisi yayınlanıyor. Nesrin’in Pazartesi yayınlanan Yasak Elma dizisinde oynadığını ve aynı gün farklı kanaldan Çukur dizisinin yayınlandığını düşünürsek o söyledikleri Yasak Elma dizisine bir gönderme olabilir. En azından ben öyle düşünüyorum.

 

Oyuncular.

Oyuncular açısından yorum yapmak gerekirse öncelikle oyuncu kadrosu Şampiyonlar Ligi gibi. Kimler girdi kimler geçti… Başrol oyuncumuz Öykü Karayel muazzam karakter ortaya çıkarmış. Konuşma tarzı, mimikleri, kıyafeti muhteşem. Funda Eryiğit’e ayrı parantez açmak lazım. Kadın repliğe ihtiyaç duymadan muazzam işler ortaya çıkardı. Fatih Artman’ı her izlediğimde gerilmemek mümkün olmadı. Defne Kayalar’ın dizilere geri döndüğünü görmek güzel, uzun zamandır böyle önemli rollerde görmemiştim kendisini Medcezir’den beri. Tülin Özen "Takmış kızın tesettürüne kendisi kafasında çuvalla geziyor haberi yok" repliğiyle çok fazla konuşulacaktır bence. Bige Önal’ın oynadığı karakter önemli yerlerde öne çıktı: Kadınlardan hoşlanıyor olduğunu öğrendiğimizde ve başını tamamen açtığında. Settar Tanrıöğen Esme Madra, Gökhan Yıkılkan, Nesrin Cavadzade, Gülçin Kültür Şahin, küçücük rollerde karşımıza çıkan Öner Erkan, Nur Sürer, Taner Birsel, Nihal Koldaş, Aziz Çapkurt… Herkes, başrolünden yardımcı oyuncusuna herkes o kadar iyi ki. Oyunculuk açısından çok zengin.

 

Sorunlar.

Evet, dizi güzel ama hikâye açısından sorunlar da vardı bana göre. Bazı hikâyelerin tamamen anlatılmadığını, yarım kaldığını gördüm. Mesela Psikolog Gülbin ailesiyle falan birçok kez tartışma yaşadı. En azından ben konuyu hiç anlamadım. Sorun ne, neden tartışıldı hiçbir fikrim yok. Diğer psikolog Peri kapalı insanlara neden önyargılı davrandı? Neden Meryem’e Hazal dedi? Hazal kim? Hiçbir fikrim yok. Sinan’ın annesiyle sıkıntısı ne? Neden tartıştılar? Anlamadım. Hocanın eşi neden bir anda öldü onu da anlamadım. Zar zor anladığım konu Ruhiye’nin geçmişi. Onu da zar zor anladım, ben en azından. Bunlar planlanarak mı yapıldı bilmiyorum ama izleyici açısından anlaması kolay değil. Bir de dizide ses sorunu vardı, sesi tamamen açmama rağmen anlaşılmayan yerler oldu. Bu da sesçi arkadaşlara eksi yazar.

 

Sonuç.

Bence dizi dijital platforma yapılan diziler arasında güzel bir yere sahip olacak. Bence Netflix’in yayınladığı Türk dizileri arasında en iyisi. Diğer platformlar açısından bakarsak yeri biraz tartışılır. Sonuç olarak ortalamanın üzerinde bir dizi ve hikâyesi ile akılda kalabilecek nitelikte. Oyunculuk açısından muhteşem hatta en iyiler ile yarışır diyebiliriz. Diyaloglar o kadar gerçekçi ki. Günümüzde kimse kimseyi dinlemiyor ve kolay kolay muhabbet edemiyorsunuz. Meryem’in ailesi ile olan diyalogları mesela muazzam. Biri soru soruyor öteki cevap vermiyor, sonra cevap alamadığı için sinirleniyor ve ortam geriliyor. Diyaloglar günümüzün gerçek resmi diyebiliriz. Çekimler açısından bakarsak Bir Başkadır İstanbul’u, bitmemiş inşaatlar, çok güzel bir manzarayı engelleyen endüstriyel çöplüklerin gölgesinde geçişlerle tanımlamayı seçen görselliğini, 70’ler sonu 80’ler başı köylü-kentli çatışmasını merkeze alan sosyal gerçekçi Yeşilçam filmleri ve TRT’nin erken dönem mahalle dizileri gibi bir ses bandına bulayıp, kaygı verici zoomlar ve aslında neye baktığını yol üstünde bulan panlarla kendine has bir anlatım diline büründürüyor. Sanki tüm bu karakterleri içine alan şehir, tüm bu karakterlere bakan gözün de kendisi. Bu yüzden son alkışımız da kamera arkasında çalışan tüm ekibe gelsin.

Yorumlar

Popüler Yayınlar