Ana içeriğe atla

Nitelikli

Klopp - Mourinho karşılasması. | Liverpool - Tottenham Maç Analizi.

  Premier Lig’in 13. Haftasında ligin iki formda takımı karşı karşıya geldi. Uzun zamandır evinde yenilmeyen Liverpool, Tottenham’ı ağırladı. Bu sezon tüm Top-6 maçlarında puan almayı başaran Mourinho’nun bu maçta nasıl tercihler yapacağı ve Klopp’un nasıl karşılık vereceği merak konusuydu. Maçı son dakikada koparmayı başaran son şampiyon Liverpool, bu galibiyetle birlikte liderlik koltuğuna oturmayı başardı. Maçın kısa bir analizini yapalım.   Kadrolar. Ev sahibi Liverpool klasik 4-3-3 dizilişi ile sahaya çıktı.   Jürgen Klopp geçen hafta puan kaybettikleri Fulham maçındaki kadrodan farklı olarak tek değişiklik yaptı. O maçta sakatlanan Matip’in yerine daha önce Liverpool’un Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı maçlarda dikkatimizi çeken Rhys Williams sahaya çıktı. Son zamanlarda çok fazla sakatlıklarla boğuşan takım, formda olan oyuncusu Jota’yı da kaybetti. Jota’nın sakatlığı ile birlikte takım bir süre 4-4-2, 4-2-3-1 dizilişini kullanamayacak gibi duruyor. Tottenham ise sürpriz yaparak

Dipten zirveye tırmanan kadının hikayesi: “The Queen’s Gambit”

Netflix’in yeni dizisi Queen’s Gambit 1950-1960 yılların Amerika’sında yetim kalan bir kızın, ismi Elizabeth (Beth) Harmon olan ana karakterimizin, satranca olan olağanüstü yeteneğini ve hayatını konu alıyor. Yetimhane de kalırken dokuz yaşında satranç öğreniyor ve bütün serüven başlıyor. O yıllarda kadınların satranç oynaması bile yasakken Beth Harmon rakiplerini birer birer yenerek insanların dikkatini çekmeye başlıyor. Büyüdükçe Beth için hayat daha da zorlaşmaya başlıyor. Bir tarafta satranç bir tarafta küçük yaşta yaşadığı travmalar. Diziye daha da yakından bakalım.

(Spoiler içerir)



 Hikaye.

Satranç severler dizinin isminin anlamını biliyordur. “Queen’s Gambit” satrançta oyunun kontrolünü alabilmek için piyonlardan birinin feda edilmesine denir. Beth Harmon’ın hayatı da aslında buna benziyor. O da hayata karşı çok agresif ve oyunu kazanabilmek için birçok şeyi gözden çıkarabilecek insan.

Hikaye açısından izleyiciye anlatılmak istenilen en yükseğe tırmanmaya çalışan güçlü bir kadın hikayesi. Erkeklerin egemen olduğu bir dönemde kadın olarak yaşanmanın zorluğu bir yana, kadınlar için satrancın yasak olduğu bir dönemde bütün fikirleri baştan yazıyor Beth.

Dizide bir başka dikkat çeken nokta da Amerika-Rusya rekabeti. Uzun zamandır bunu görmüyorduk sanırım. Ama eski filmlerdeki gibi çok rahatsız edecek düzeyde değil bence dizideki rekabet. Amerika-Rusya arasındaki satranç mücadelesinde yenilen bir Rus satranç ustası sinirlenip maçı terk etmek yerine rakibini tebrik edip alkışlıyor. Bu da güzel mesaj bence.

Dizi daha önce uyarlama senaryo dalında iki tane Oscar adaylığı bulunan Scott Frank tarafından yönetildi ve Allan Scott tarafından televizyon için tasarlandı. Bu da izlemek için başlıca bir sebep olabilir.

 

Kamera arkası. 

Eğer “satranç bilmiyorum, neden izleyeyim” derseniz hiç bu şekilde düşünmeyin. Kamera arkası o kadar güzel iş çıkarmış ki, karakterler arasındaki gerilim ve maçın heyecanı oyuncuların yüz mimiklerinden çok iyi anlaşılıyor. İşe arka plandaki müzikler de eklenince adrenalinden siz de yerinizde duramıyorsunuz. Satranca ilginiz varsa diziyi takip etmeniz daha eğlenceli bir hale geliyor. Bütün satranç sahneleri gerçek, çünkü hepsi büyük satranç ustası Kasparov tarafından hazırlanmış. Ama her manevrayı herkesin anlayacağı bir şekilde açıkladıkları için bilmediğiniz terimler hiç sıkıntı çıkarmıyor.

1960’lı yıllar çok güzel işlenmiş ve detaylandırılmış. Kostümler, makyajlar, kıyafetler, bütün ayrıntılar sizi o çekilen dünyaya götürüyor. Dizi bu anlamda muazzam. 

 


Oyunculuklar.

Dizi harika ekibe sahip. Başrol oyuncu “Split” filminden hatırlayacağınız Anya Taylor-Joy. İzleyiciler için diğer tanıdık karakter ise “Harry Potter’da” oynamış Harry Melling. Kendisini son zamanlarda Netflix projelerinde daha çok görüyoruz. Bir diğer tanıdık isim de “Game of Thrones’da” gördüğümüz Thomas Brodie-Sangster. Oyunculuk açısından da harika bir dizi. Elizabeth Harmon karakterini canlandıran Anya Taylor-Joy’dan tutun, küçüklüğünü canlandıran Isla Johnson’a kadar hepsi olağanüstü.

 


Sorun.

Dizi çok akıcı olduğu için pek sorun görmedim ama bir karaktere çok üzüldüm. Beth Harmon’a satrancı öğreten adamı ilerleyen bölümlerde hiç görmedik. Mesela adam ölmeden önce Beth onu ziyarete gidebilirdi. O açıdan satranç öğreten adama üzüldüm.

 


Sonuç.

Dizinin içerisine yerleştirilmiş diyaloglar olsun, karakterlerin yansıtılışı olsun o kadar gerçekçi ki bu durum sizi gerçek bir yaşam öyküsünden alındığını düşündürüyor. Dizi Walter Tevis’in aynı adlı romanından uyarlanmış. Netflix yapımlı dizilerin kalitesine göre değerlendirdiğimizde bence en iyiler arasına girer. Toplamda 7 bölüm, bir gün içerisinde kolayca bitirebileceğiniz bir akıcılığa sahip. Dizinin her bölümü 50 dakika- 1 saat arasında sürüyor, izlerken zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsunuz. Eğer siz de senaryo, mekân, aksesuar, kostüm, oyunculuk, dekor, çekim olarak kaliteli ve de zamanınıza değecek bir dizi arıyorsanız hiç kaçırmamanız gerekir Queen’s Gambit’i.

 


Yorumlar

Popüler Yayınlar